Kendinizi hiç tanımadığınız birine açarken kaygı, endişe ve çekingelik duymanız oldukça normaldir. Terapistiniz, sizinle en sağlıklı şekilde iş birliği yapmak için uğraşacak ve sizi doğal karşılayacaktır. Bireye ihtiyacı olan güveni ve anlayışı aşılamak için gayret içinde olacaktır. Ayrıca psikoloğunuz, anlatmak istemediğiniz hiçbir şey için sizi zorlamaz çünkü gönüllü olmanız esastır. Gereken güveni sağlamak için de süreçte kalmalı ve gereken zamanı vermelisiniz.

Danışanların en çok korktuğu durumlardan biri ise anlattıklarının o odadan dışarıya çıkmasıdır. Terapist, etik ilkeleriyle bir bütündür ve gizliliğe olan sadıklık yitirilmez. Danışanın o odada anlattığı orada kalır ve hiçbir zaman bu kural bozulmaz. Eğer ki buna dair güvensizlik varsa ve şüpheyle yaklaşılıyorsa, süreçten alınan verim alt seviyelere düşecektir. İlk seansta genellikle terapötik ilişkinin sınırları ve sürecin işleyişi hakkında bilgi verilir. Bu aşamada danışana gizlilik ilkesi terapist tarafından açıklanır. Seans sırasında konuşulan her şey bu gizlilik kapsamında korunur. Eğer ilerleyen süreçte gizlilik konusunda bir endişe hissederseniz, bunu terapistinizle dürüstçe paylaşmanız en sağlıklı adım olacaktır.

Tabii ki hayır. Herkes yaşamında zaman zaman yönünü kaybedebilir ve bu yönü bulmak istemek ise normal olanıdır. Alınan danışmanlık süreç, kişinin kendini daha iyi tanımlamasına, duyguları fark etmesine, kendini anlamlandırmasına yardımcı olacaktır.

Evet danışanın da sorumlulukları vardır. En temel sorumluluk ise danışanın seanslara düzenli katılım sağlamasıdır. Aksi takdirde ise katılamayacağına dair terapistine bilgi sunmak da danışanın sorumluluğundadır.

Danışanın aktif olarak katılımını gerektirir. Danışan ve danışman arasında güvene dayalı iş birliği olmalıdır. Dürüst bir katılım, süreçten alınan faydayı oldukça üst seviyeye taşır.